#GeçmişOlsunTürkiye

Deprem gerçeği ile bir kez daha karşılaştığımız bu günlerde ülke olarak yaşadığımız üzüntünün tarifi yok. Yaşanılan yıkımın, kayıpların, psikolojik ve fiziksel zararın büyüklüğü en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan ‘Güven duygusu’nu derinden sarsıyor. Bu temel ihtiyacın azalması normal hayatımıza devam etmek şöyle dursun, zaman zaman bizlere rahat nefes bile aldırmıyor. Duygularımızı anlayabilmek, yönetebilmek şu süreçte çok zor. Sarsılan bu güveni tekrar sağlayabilmek mümkün olsa da, mevcut süreçte bunun hızlı ve kolay olmayacağı ve toplum olarak yaralarımızı sarabilmek için hepimizin önce birlik olmaya, yardımlaşmaya ve zamana ihtiyacı olduğunu söyleyebiliriz.

Bu dönemde duyguların yoğun yaşanması, belirsizlikle de üzerine eklenince öfke, üzüntü  gibi duyguları kontrol etmeyi güçleştiriyor. Tam da bu sebeple kendimize ve başkalarına zarar vermemek adına duygularımızın olabildiğince farkında olarak kontrollü bir şekilde tepki verebilmek yaşanılan bu hassas süreçte hem bizler hem de depreme direkt olarak şahit olan insanlar ve yakınları için büyük önem arz etmektedir.
 

Son yaşanılan olayların ışığında depremin yarattığı etkileri ve bu etkileri en aza indirmenin yollarını bulmak, kendimiz ve özellikle çocuklarımız için psikolojimizi nasıl koruyacağımızı, nelerden kaçınmamız gerektiğini bilmek, ruh sağlığımızı korumak ve birbirimize destek olmak adına önemli bir adım olacaktır. Mevcut durumda, depremin üzerinden henüz kısa bir zaman geçmişken her şeyden önce hayatta kalma mücadelesi veririz. Ama kurtarma çalışmaları devam ederken, deprem bölgesindeki insanların beslenme ve barınma gibi birinci derece ihtiyaçları karşılanmakta bölgeye destek için bir çok gönüllü kişi gitmektedir. Bu dönemde herkesin yaşanılan belirsizlik ve çaresizlik beraberinde suçluluk hissini de getirir ki bu son derece normaldir. Akut dönem geçtikten sonra ise yaşanılan olayın yarattığı ruhsal yarayı onarabilmek adına elbette psikolojik destek gerekli olacaktır. 

Deprem, Tsunami, Sel, kasırga, volkanik patlama gibi olaylar doğal afet olarak tanımlanmaktadır. Tüm bu doğal afetler kişinin bedensel bütünlüğüne karşı ciddi bir tehdit olduğu için, sonuçları da travmatik etkiler yaratabilmektedir. Sadece bedensel değil, doğal afetlerin ayrıca zihinsel olarak da kişileri etkilediği ve ciddi psikolojik sorunlara sebep olduğu da bilinmektedir. Fiziksel güvenlik sağlandıktan sonra depremzedeler için psikolojik destek ihtiyacı hayati öneme sahip olacaktır. Olayın ilk şoku azaldıktan sonra ortaya çıkan duygular ve bunların yönetilemeyişi ve bedensel olarak çarpıntı, terleme gibi verilen tepkiler travmanın getirdiği doğal sonuçlardır. 

Doğal afetlerin travmaya sebep olmasının nedenleri; afetin anlık gerçekleşmesi, önüne geçilmesinin mümkün olmaması ve sonucunda da kişilerin ciddi can ve mal kaybına uğramasıdır. Toplumsal boyutta bakıldığında ekonomik açıdan büyük kayba neden olacağı gibi, yine sosyal düzenin ve günlük hayatın akışının sekteye uğramasından kaynaklanan sorunlar da ortaya çıkmaktadır. 

Bireysel boyutta ise; doğal afetler kişilerde maddi manevi ciddi kayıplara neden olmaktadır, Evlerini, arabalarını kaybeden, göçük alında, sel altında kalan insanlar fiziksel ve ruhsal açıdan ne yazık ki ciddi zarara uğramakta ve olay anında, olay sonrasında da travmatik etkileri derinden yaşamaktalar. Maddi manevi yeterli desteğin sağlanması doğal afete maruz kalan insanların ve ailelerinin yaşanılan olayı en az zararla ve en kısa zamanda atlatmaları için oldukça önemlidir.  

Deprem

Her ülkenin coğrafi konumuna göre mücadele ettiği doğal afetler farklılık gösterebilir. Ülkemiz coğrafi konumu itibari ile ‘Deprem ülkesi’ olarak adlandırılır. Deprem fay hatlarının ülke genelinde az ya da çok yer alması ve depreme karşı yeterli alt yapının bulunmaması ülkedeki en riskli doğal afetin deprem olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin yıllar içinde başta depremler gibi yıkıcı afetler olmak üzere birçok doğa ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde de maruz kalma riskiyle her zaman karşılaşma ihtimali olduğu son yaşanılan depremin ardından da bir kez daha ispatlanmıştır. Bu durum toplumsal olarak da bireysel olarak da deprem konusuna daha çok eğilmemize ve bu konuda daha çok bilgiye sahip olma ihtiyacını da beraberinde getirmektedir.

Türkiye’nin yıllar içinde başta depremler gibi yıkıcı afetler olmak üzere birçok doğa ve insan kaynaklı afete maruz kaldığı ve içerisinde bulunduğumuz zaman diliminde de maruz kalma riskiyle her zaman karşılaşma ihtimali olduğu son yaşanılan depremin ardından da bir kez daha ispatlanmıştır.

Deprem Sonrası Kişilerin Verdiği Travma Tepkileri;

Birinci aşamada, şok evresi gerçekleşir. Olayı tam anlamıyla idrak etmede zorlanmalar yaşanırken, kişi rasyonel durumu değerlendiremez. Korku, öfke patlamaları ağlama krizleri, kaygı gibi duygu ve durumlar gözlemlenir. Bu duyguları yaşamak oldukça doğaldır. Tepki verememek, hissizleşmek, duygusal olarak boşlukta hissetmek de yine afet sonrası yaşanılan travmanın getirdiği doğal etkilerdir. Deprem sonrasında alkol ve sigara kullanımında artış, uyku sorunlar, uyuyamama ya da aşırı uyuma hali, kabus görme, az veya aşırı yemek yeme, dikkat bozukluğu gibi psikolojik ve fizyolojik semptomlar ortaya çıkabilir.(Delibaş,H. 2022)

İkinci aşama, ilk şokun ardından olayı daha net kavrama ve sonrasında depremi hatırlatan her türlü bilgiden. Görüntüden kaçınma davranışları gözlemlenir. Yine bu evrede korku, güvensizlik, endişe, huzursuzluk, depresyon, yalnızlık ve boşluk hissi, her şeyin anlamsız gelmesi gibi duygular gözlemlenmektedir.(Delibaş,H.2022)

Üçüncü ve son aşama, iyileşme evresidir. Deprem sonrası verilen olumsuz düşünce ve davranışlarda azalma görülmektedir. Ümitsiz ve amaçsız hisseden kişiler bu evrece yavaş yavaş geleceğe dair tekrar umut beslemekte ve haytalarına devam etmektedir. Psikolojik ve fiziksel olarak kişiler kendilerini toparlamaya başlarlar. (Delibaş,H. 2022)

Deprem anında ve hemen sonrasında yaşanılan yoğun korku ve panik, depremin üzerinden birkaç hafta geçtikten sonra azalarak yerini kaygıya bırakır. Maddi manevi zarar gören kişiler bundan sonra ne yapacakları konusunda gelecek kaygısı yaşarlar. Hayatlarına tekrar devam edebilmek ve eski düzenlerine geri dönebilmek için nasıl ilerleyecekleri hakkında düşünür ve plan yapmaya başlarlar.

Doğal Afetlerin Psikolojik Etkileri

Araştırmalara göre deprem gibi doğal afetlerin alkolle ve madde sorunlarına, depresyon, panik atak, TSSB(Travma Sonrası Stres Bozukluğu) ve kaygı bozukluğu gibi ruhsal sorunların ortaya çıktığı, şiddetin ve saldırganlığında artabildiği ortaya çıkmıştır. Bu sebeple deprem sonrası ilk müdehalelerin ardından depremi yaşayan kişilerin çok geçmeden psikolojik destek alması, bu ruhsal sorunların ilerlemesini ve kronikleşmesini önlemek adına son derece önemlidir. Ülkemizde de deprem sonrası deprem bölgesinde çalışmak üzere görevlendirilen doktor ve psikologlar bulunmaktadır. Temel ihtiyaçlar sağlandıktan sonra psikolojik destek sağlamak için deprem bölgesine giderek psikolojik destek faaliyetlerini sürdürürler

Doğal Afet Sonrası Psikolojik Dayanıklılık

Travma kelimesinin kelime anlamı latince “yara”dan gelmektedir. Yaşadığımız doğal afetler travmatik deneyim sayılmakta ve bu deneyimlerin sonucunda fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak yaralar aldığımız ortada. Yapılan araştırmalar doğal afetler sonucu yaşanılan travmayı olumlu bir yöne dönüştürebilmek için beş farklı aşama olduğunu gösteriyor. Bunlar;

  • Yeni olanaklara açık olmak,
  • Kendine ve insanlara karşı daha çok merhamet ve anlayış geliştirmek, 
  • Hayatın zorluklarıyla daha iyi başa çıkabileceğini hissetmek, 
  • Önceliklerin değişebilir bunu kabullenerek hayatı kabul etmek. 
  • Ruhani olarak derinleşmek. (Sayar,K.2020)

Bu maddeler yaşanılan doğal afetler sonucunda psikolojik dayanıklılığı güçlendirebilmek adına olabildiğince tekrar edilmelidir. 

Deprem Sonrası Dikkat Edilmesi Gerekenler

Yaşanılan doğal afetin sonucunda sakin ve sabırlı kalabilmek oldukça zordur. Bunu bilerek kişilerin yaşadığı duyguları bastırmamaları, yaşanılan kayıpların ardından verilen tepkilerin normal olduğunu bilmeleri ve kendilerine yas dönemini yaşayabilmek için yeterli süreyi tanımaları psikolojik sağlıklarını koruyabilmek adına oldukça önelidir.
Kaygı, strese karşı verilen doğal bir tepkidir. Fakat yaşanılan olayın şiddeti ve süreci arttıkça kaygı da bir o kadar artmakta ve kişilerde kaygıya bağlı solunum güçlüğü, kalp çarpıntısı, boğulma hissi, nefes almada zorlanma gibi belirtiler ortaya çıkarabilir.

Kaygı azaldıkça bu semptomlar da azalacaktır. Kaygıyı azaltabilmek için olayın yaşandığı bölgeden uzaklaşmak, olay hakkında tekrar tekrar konuşmaktan kaçınmak, özellikle sosyal medyada paylaşılan yazılı ve görsel içeriklere uzun süre maruz kalmamak için televizyon ve telefonlardan bir süreliğine uzaklaşmak, ve yaşanılan bu olayı atlatabilmek için yakınlarımızdan sosyal destek almak ve psikolojik destek almak ruh sağlığımızı koruyarak, yaşanılan bu olayı atlatabilmemiz ve normal hayatımıza tekrar adapte olabilmemiz için oldukça yararlı olacaktır. 

Hiçbir şey hissetmiyormuş hissi’ normaldir…
Hissizlik yaşanılan ani olayın ve belirsizliğin yarattığı travmanın normal bir sonucudur. Bunu önce kendimize kabullendirmemiz, duygularımızı olumlu duygu olumsuz duygu şeklinde ayırmadan yaşamaya izin vermemiz, etkilerin süreç içerisinde azalacağını bilmemiz ve eski halimize dönmek için acele etmememiz, suçlayıcı davranmamamız, sürekli güçlü gözükmek pozitif kalma, eskisi gibi olma gibi yanlış inançlara ve beklentilere kapılmamamız travmanın etkisini azaltacak ve normale dönüşü kolaylaştıracaktır. 


Deprem sonrasında;
•    Duygularınızı kontrol etmekte zorlanabilirsiniz.
•    Kendinizi boşlukta ve çaresiz hissedebilirsiniz.
•    Hayatınıza devam etmekte ve eskisi gibi davranmakta zorlanabilirsiniz.
•    Bir anda irkilme, kendine ve çevreye yabancılaşma, ürperme gibi travma tepkileri verebilirsiniz.
•    Konuşmaya hazır hissetmiyor ve zamana ihtiyaç duyuyor olabilirsiniz.
•    Güvende hissetmiyor olabilirsiniz.

Tüm bunlar anormal bir olaya karşı verilen normal tepkilerdir.

Depremin Çocuklarda Yarattığı Etkiler

Nasıl davranmalıyız ? Ne söylemeliyiz?

Anne babalar yaşanılan doğal afet karşısında ilk şokun ardından çocuklarına durumu anlatmakta oldukça zorlanmaktadır. Bu konuda dikkat edilmesi gereken en önemli şey öncelikle çocukları sosyal medya ve televizyonda paylaşılan yetişkin içeriklerinden uzak tutmak olacaktır. İkinci olarak yaşanılan olayın üzerini kapatmak, hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve çocuğa hiçbir bilgi vermemek sağlıklı bir yaklaşım olmayacağı gibi, çocukların yaşına bağlı olarak gelişen algı düzeylerine göre hikayedeki boşlukları kendileri doldurarak durumu iyice felaket senaryosuna dönüştürmelerine ve korkuyu, kaygıyı arttırarak kendilerini daha da güvensiz hissetmelerine neden olacaktır.

Onlara yaşanılan olayın üzücü olduğunu fakat orada yanlarında olduğunuzu, zarar gören insanlar için birlikte destek olabileceğinizi söyleyebilirsiniz. Böylelikle yaşanılan durumu düzeltmenin zor ama mümkün olacağı algısını ve bunun bir süreç olduğunu, düzeltmek için zaman gerekeceğini, doğal afetlerin hayatın bir parçası olduğunu, insani önlem alınmasının ne kadar önemli olduğunu ve elbette kendilerini korumak için ne yapmaları gerektiğini de ebeveyn olarak sağlamış olursunuz.

Deprem Sonrasında Çocukların ve Ebeveynlerin Psikolojik Sağlığının Korunması

Diğer tüm doğal afetler gibi toplumsal bir olaydır. Yediden yetmişe herkesin etkilediği böyle bir olayda duyguların birbirine karışması, ne yapacağını ve ne hissedeceğini bilememek normaldir. Ülkece geçtiğimiz şu zor süreçte fiziksel güvenliğimizi sağlamak kadar psikolojik sağlığımızı da korumak bir hayli önemlidir. Doğduğumuz andan beri temel ihtiyaçlarımızdan biri olan ‘güven’ duygusu deprem gibi doğal afetlerde derinden sarsılır. Bu sebeple öncelikle sarsılan bu güven duygusunu onarabilmek adına güvenli bir ortamda bulunmak,  yalnız kalmamaya çalışmak, sosyal destek almak, ebeveynlerin bu süreçte sakinliklerini koruması her ne kadar zor olsa da çocuklarıyla her zamankinden daha çok zaman geçirmeye çalışmaları önemlidir. 

Ayrıca fiziksel olarak temasta bulunmak, sarılmak, çocukların bu dönemde ebeveynlerinin yanında uyumalarına izin vermek, çocuklarla duyguları hakkında konuşmak, görmezden gelmemek, aynı şekilde yetişkinlerin de hazır olduklarında  birbirleriyle nasıl hissettikleri hakkında konuşabilmeleri kendi iç dengelerini koruyabilmek adına oldukça gereklidir.

Yetişkinler çocuklara da rol model olarak ellerinden geldiği kadar rutini koruyarak, yani yeme ve uyku saatlerine dikkat ederek, yakınlarıyla iletişim halinde kalarak ve buna teşvik ederek, ev ortamında konuşurken özellikle çocukların yanında konuşulan şeylere dikkat ederek, televizyonun sürekli açık olmaması sağlayarak ve çocukların sosyal medya kullanımını bu süreçte sınırlandırarak, sürecin bir parçası olan ani duygu değişimlerinin farkında olup onları yöneterek ve son olarak dikkati, odak noktalarını kendilerinden çekip çevreye vererek psikolojik sağlamlıklarını koruyabilir, olası risk faktörlerinin önüne geçebilirler. Doğal afetlerin yarattığı travmalardan kaçmak mümkün değildir, fakat travmaların yarattığı etkiyi en aza indirebilmek ve tekrar eski sağlığımıza kavuşabilmek mümkündür.

Bu bilgiler, kişileri tanı ve tedaviye yönlendirme amacı taşımaz. Tanı ve tedaviye yönelik tüm işlemlerinizi doktorunuza danışmadan uygulamayınız.

Bu içerik kayıt tarihindeki bilimsel verilerle hazırlanmış olup LifeClub Sağlık Hizmetleri Medikal Direktörlüğü tarafından kontrol edilmiştir.

Size özel atanacak LifeClub Hekimi'niz rehberliğinde bütünsel sağlık yönetimini güvenle deneyimleyebilir, daha iyi sağlıklı bir yaşam için LifeClub Wellness modülümüzle kişiye özel tasarlanacak online spor, diyet programlarını takip edebilir, ilgi alanlarınız doğrultusunda tüm içeriklere ulaşabilir ya da LifeClub Platform'da sağlıklı yaşama dair aradığınız hizmet ve ürünleri bulabilirsiniz. Şimdi LifeClub Dünyası'na adım atın!